Oruç tutmak isteyenler uzun süren açlık sürecini sağlıklı bir şekilde geçirebilmesi içinde dengeli beslenmenin yanı sıra bazı önemli kurallara da dikkat etmeli. Bu kurallara dikkat edilmediği taktirde bazı sağlık sorunları yaşanabilir. Bu hatalar özellikle de kalbimizi yoruyor!
Oruç tutmak vücudumuzda toksin atımını sağlayarak adeta detoks görevi görür. Sürekli çalışan mide ve bağırsakların dinlendirmesi sağlığımız için faydaları kanıtlandı. Ancak oruç tutarken dikkat edilmesi gereken bazı kurallar bulunmakta. Bu kurallara dikkat edilmediği taktirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmekte. Beden ve ruh sağlığımızı olumlu yönde etkileyen oruç tutmak, bu kurallara dikkat edilmediğinde tam aksi bir etki yaratıp vücudumuzu; özellikle de kalbimizi yoruyor!
Uzun süren bir açlık döneminin sonunda yapılan hatalar kalp sağlığı için ciddi riskler barındırır. Ritim bozukluğu, kan basıncında ani yükselmeye bağlı gelişen kalp krizi ve felç, oruç tutarken beslenmelerine ve yaşam alışkanlıklarına dikkat etmeyen kalp hastalarını bekleyen tehlikeler arasında. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut bu nedenle kalp hastalarının doktorlarına danışmadan asla oruç tutmamaları gerektiği uyarısında bulunarak, ”Oruç tutarken doktorun önerilerine de harfiyen uyulmalı. Ayrıca gündüzü aç geçirmek akşam yemek rutinimizi değiştirebileceğimiz anlamına gelmemeli. Normal zamanlarda tek ana yemekle yetindiğimiz soframızda Ramazan’da da tek ana yemekle devam etmeliyiz. Çünkü kalp hastalarında belirli bir yeme düzenine alışmış mideye iftar ile yapılacak aşırı yüklenme; şişkinlik, hazımsızlık, karın ağrısı, çarpıntı ve tansiyon yüksekliği, daha da kötüsü kalp kriziyle sonuçlanabiliyor.” dedi. Peki hangi hatalı alışkanlıklarımız kalbimizi yoruyor? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut oruç tutarken kalbi yoran 10 önemli hatayı söyleyerek önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!
Ramazanda ilaçların saatinde zorunlu bir değişim yaşanıyor; ilaçlar genellikle sahur ve iftarda alınıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, ”Burada atlanılan nokta ise sahur ile iftar arasındaki sürenin uzunluğu ve iftar ile sahur arasındaki sürenin kısa olmasıdır.” diyerek şunları söylüyor: ”Bir ilaçtan günde iki kez alan hastada sahur sonrası ilaç etkisinde artma ve yan etki riski oluşurken, iftara doğru ise ilaç etkisinin son bulması ve hastalığın alevlenme riski doğuyor. Bu nedenle Ramazan’da günde tek doz alınan 24 saat etkili ilaçlar ön planda tercih edilmeli. Aynı ilaçtan günde 2-3 kez alma zorunluluğu olan hastalar ise oruç tutmamalı.”
Ramazan sigarayı bırakmak için en ideal dönem aslında. Ancak bu alışkanlığınız devam ediyorsa orucunuzu sakın sigarayla açmayın! Ayrıca iftardan sonra peş peşe sigara içmekten de kaçının. Çünkü bu durum vücuttaki iltihabi reaksiyonu arttırıyor ve damarlarda kirli bir ortam oluşmasına neden oluyor. Bunun sonucunda da damarlar üzerinde ek stres oluşuyor ve damar içinde pıhtı gelişimi riski artıyor. Sonuç; kalp krizi ve inme riskinde artış!
İftar sofraları genelde daha zengin ve ağır yapıda oluyor. Çok sayıda ana yemeğin hızlıca tüketilmesi ise bir anda insülin salınımını ciddi olarak kamçılıyor. Artan kan şekeri ve fazladan insülin salınımı nedeniyle damar duvarları üzerinde ek stres oluşuyor. Bu tablo da besinlerin sindiriminde gecikme, şişkinlik, tansiyon ve çarpıntı ataklarına yol açabiliyor. Daha da kötüsü çok hızlı yemek kalp krizine davetiye çıkarabiliyor! Kalbinizi yormamak için iftar yemeğini yavaş yavaş tüketmeye özen gösterin. Lokmalarınızı 10-20 kez çiğnedikten sonra yutun.
Uykuya düşkün kişiler için sahura kalkmamak iyi bir alternatif gibi görünse de, sahur yapmadan tek öğünle oruç tutmak özellikle kronik hastalığı olanlarda vücudu zorluyor. Sahur yapılmadan oruç tutulduğunda kan şekeri düşüşüne bağlı olarak şiddetli baş ağrıları, çarpıntı ve tansiyon atakları gelişebiliyor. Bu yüzden mutlaka sahura kalkmalı, kahvaltılık gıdalarla birlikte en azından 2-3 bardak su tüketmelisiniz.
Ramazan’da yaptığımız bir başka önemli hata da, rutin yeme alışkanlığımızın dışına çıkmak oluyor. Tüm gün oruç tuttuktan sonra kendinizi ödüllendirmek için sofranızı gereğinden fazla donatmayın, ana yemeğinizi tek çeşitle sınırlayın. Yüksek kalorili, yağlı ve çeşit çeşit ana yemeklerden kaçının. İftarı su ve çorbayla açın. Hurma, yeşil salata ve az şekerli komposto ya da hoşaf sofranızda mutlaka yer alsın.
Ramazanda sindirimi daha zor ve kan şekerini ani zıplatan şerbetli hamur tatlıların tüketiminde genellikle aşırıya kaçıyoruz. Ancak tatlının fazla miktarda tüketilmesi kan şekeri ve kolesterol dengesini bozuyor. ”Tatlıların iftar yemeğinde tercih edilmesi fazladan insülin salınımına yol açıyor. Sahurda yenilen tatlılar da gün içerisinde oluşacak açlık ve susuzluk hissini arttırıyor.” uyarısında bulunan Prof. Dr. Ahmet Karabulut, tatlı tüketimi için en uygun zamanın yatsı vakti olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Ahmet Karabulut, hamurlu ve şerbetli tatlı tüketiminin kısıtlanması gerektiğini de hatırlatarak, ”Tatlılarda ön planda ev yapımı sütlü tatlılar olmalı. Tatlı ihtiyacınızı karşılamanın en sağlıklı yolu ise meyve tüketmektir.” diyor.
Aşırı tuz tüketiminin sağlık için zararlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Tuz tüketimini en aza indirmek sağlığımız için en yararlı şey olacaktır. Özellikle Ramazan ayında tuz tüketimine dikkat etmeliyiz. Gün içerisinde susuz kaldığımız için ekstra tuz alımı susuzluk seviyemizi artıracaktır. Ramazan’da en çok yapılan hatalardan biri de yemeklerin çok tuzlu tüketilmesi. Yemeği hazırlarken tadına bakamadığımız için genelde çok fazla miktarda tuz ilave ediyoruz. İftarda yemek yanına konulan tuzlu peynir, zeytin ve turşu da tuz alımını artırıyor. Sonuç; bir anda yüksek tuz tüketimine bağlı fırlayan tansiyon! Prof. Dr. Ahmet Karabulut tuz tüketimi ile hipertansiyon ve kalp yetersizliği arasında doğrudan bir bağlantı olduğuna dikkat çekerek, ”Fazladan tuz kan basıncında ani artışlar yaparak kalp üzerinde ek yük oluşturuyor. Bu durum kendini nefes darlığı ve ödemle gösterebilen kalp yetersizliğiyle sonuçlanabiliyor. Dolayısıyla günde bir çay kaşığı tuz limitini aşmamalısınız.” diyor.
Ramazanda en önemli konulardan biri de su tüketimi. Uzun süre susuz kalan vücudumuzun en ihtiyaç duyduğu şey sudur. Ramazanda ihtiyacımız olan suyu genellikle yeterince tüketmiyoruz. Bu sorun iftar yemeğinde su gereksinimimizi şerbet ve gazlı içeceklerle karşılamaya çalışmamızdan kaynaklanıyor. Sahurda da suyun yerini genelde çay alıyor. ”Oysa su kalp ve damar sağlımız için hayattır. Az su tüketilmesi kanın koyulaşmasına ve damar sağlığının bozulmasına yol açıyor” uyarısında bulunan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, şunları söylüyor:
”Az su içenlerde tansiyon oynamalarına ve ritim bozukluklarına daha sık rastlanıyor. Bu nedenle orucu suyla açmayı ve sahuru suyla kapatmayı alışkanlık haline getirin. Sağlığınızı riske atmamak için iftar ile sahurun başında ve sonunda birer bardak su içmeli, iftar ile sahur arasında da 1.5 litre su tüketmeye özen göstermelisiniz. Ayrıca unutmayın ki gazlı içecekler diyaframın kalbe bası yapmasına, dolayısıyla da ritim problemlerine ve nefes darlığına neden olabiliyor.”
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut egzersiz ve düzenli hareketin kalp sağlığını olumlu etkileyen en önemli aktivite olduğunu hatırlatarak, ”Ancak Ramazanda genellikle egzersizlere ara veriliyor. Oysa oruç sağlık için egzersiz yapmaya engel değildir. Çok zor kazanılan egzersiz aktivitesine Ramazan’da da devam edilmeli.” diyerek, şöyle devam ediyor: ”Yürüyüş, en sık önerdiğimiz egzersiz şeklidir. İftardan önce yapacağınız 30-40 dakikalık yürüyüş metabolizmanızı hızlandırarak iftarı daha sağlıklı şekilde karşılamanızı sağlayacaktır. Ayrıca iftarda tüketeceğiniz gıdaların sindirimini de kolaylaştıracaktır. Ancak dikkat! İftardan hemen sonra yapılan egzersiz ise şişkinlik, karın ağrısı ve nefes darlığıyla sonuçlanabilir. Bu nedenler iftar sonrasında yürüyüş yapmanız daha faydalı olacaktır.”
Ramazanda çoğumuzun uyku düzeni bozuluyor; sahur gece uykusunu bölüyor ve sahur sonrasında uykuya dalmak zorlaşıyor. Uykusuzluk gün içerisinde gerginlik hali, vücut ağrıları, çarpıntı ve tansiyon yükselmesine yol açabiliyor. Bu nedenle yatağa akşam saat 23:00’ten önce girmeye özen gösterin. Ayrıca gündüz bir saati geçmeyecek şekilde uyumanız, uyku problemlerinin oluşumunun önüne geçecektir.